mavracilar.niceboard.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

mavracilar.niceboard.com

sanat siyaset türkü muhabbet
 
AnasayfaKayıt OlPortalliGaleriLatest imagesAramaGiriş yap

 

 Sezer’in paketi iade gerekçeleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
sierracudi
Admin
Admin
sierracudi


Erkek Mesaj Sayısı : 722
Yaş : 40
Kayıt tarihi : 28/04/07

Sezer’in paketi iade gerekçeleri Empty
MesajKonu: Sezer’in paketi iade gerekçeleri   Sezer’in paketi iade gerekçeleri Icon_minitimeCuma Mayıs 25, 2007 6:45 pm

Sezer’in paketi iade gerekçeleri

ANKARA - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer,
Anayasa değişikliği paketini iade gerekçesinde, yasanın cumhurbaşkanın
halk tarafından seçilmesini öngören hükümlerini anımsattı. Yapılan
düzenlemelerdeki temel değişikliğin, cumhurbaşkanının halk tarafından
seçilmesinin öngörüldüğünü kaydeden Cumhurbaşkanı Sezer, Anayasa’nın
101 ve 102. maddelerinde buna ilişkin düzenlemeler yapıldığını, 79.
maddesine ek kurallar getirildiğini, geçici maddeler ile de
değişikliğin ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde uygulanmasını sağlamak
üzere gerekli düzenlemelerin yapıldığını, yine ilk seçime ilişkin
yöntemler ve sürelerin belirlendiğini ifade etti.


Anayasa değişikliklerinin cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesiyle sınırlı kaldığını, ilgili diğer maddelerde
herhangi bir düzenleme yapılmadığını vurgulayan Sezer, “Cumhurbaşkanı
seçiminin basit bir yöntem sorunu olmaması, tersine Anayasa ile
yeğlenen siyasal sistemle doğrudan ilgili olması değişikliğin,
Anayasa’daki siyasal sistem yönünden incelenmesini gerektirmektedir”
dedi.

Anayasa’nın 6. maddesinde, egemenliğin kayıtsız koşulsuz
ulusa ait olduğunun vurgulandığını belirten Sezer, “Devlet kudreti ya
da egemenlik tek ve bölünmezdir ve Türk ulusunundur” dedi.

Anayasa’nın
80. maddesinde ise Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin,
seçildikleri bölgeyi ya da kendilerini seçenleri değil, tüm ulusu
temsil edeceklerinin belirtildiğini ifade eden Sezer, temsili rejimin
dayandığı temel ilkeyi koyan bu kuralın, ulusal istencin tek
temsilcisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu gösterdiğini
vurguladı. Sezer, “Bunun içindir ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri siyasal partiler aracılığıyla ya da bağımsız olarak halkın
seçmesiyle milletvekili sıfatını kazanmaktadırlar” dedi.

Cumhurbaşkanı
Sezer, yine Anayasa’nın 6. maddesinde, ulusun, tek ve bölünmez
nitelikteki egemenliğini, Anayasa’nın koyduğu yetkili organları eliyle
kullanacağı ve 7, 8, 9. maddelerinde de yetkili organların yasama,
yürütme ve yargı olduğunun açıklandığını dile getirdi.

Sezer,
şöyle devam etti: “Böylece Anayasamızda, devletin çeşitli işlevlerinin
değişik organlarca yerine getirilmesi biçiminde tanımlanabilecek erkler
ayrılığı ilkesi kabul edilmiştir. Erkler ayrılığını kabul eden
ülkelerde, erklerin sert ayrılığı ya da işbirliği içinde yürümesine
göre, sırasıyla başkanlık rejimi ya da parlamenter rejim söz konusu
olmaktadır. Anayasamızın başlangıç bölümünde, erkler ayrımının, devlet
organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediği, belli devlet
yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı uygar
bir iş bölümü ve işbirliği olduğu belirtilerek, parlamenter rejimin
kabul edildiği anlatılmıştır. Anayasa’nın 8. maddesinin gerekçesinde
de, yasama ve yürütme erkleri kastedilerek, ‘her iki kuvvetin devlet
faaliyetlerinin düzenlenmesinde eşitlik ve denklik içinde işbirliği
yapmalarını öngören parlamenter hükümet sistemi bütün gerekleriyle
uygulamaya konmuştur’ anlatımıyla, anayasamızda parlamenter sistemin
kabul edildiği vurgulanmıştır. Yasama ve yürütmenin dengeli ve yumuşak
ayrılığı olarak tanımlanan parlamenter rejimin en önemli özelliği,
yürütme organının siyasal kanadının yasama organına karşı siyasal
yönden sorumlu olmasıdır. Yasama organı, hükümetin güvenoyu ile göreve
başlamasını sağlamakta, hükümeti denetlemekte ve gerektiğinde
güvensizlik oyu ile düşürmektedir.”

Parlamenter rejimin ikinci
özelliğinin yürütme organının yasamadan doğması olduğunu kaydeden
Sezer, şunları kaydetti: “Üçüncüsü, siyasal yönden sorumsuz, yansız,
denge ve istikrar öğesi bir devlet başkanının varlığıdır. Parlamenter
sistemin özü yönünden cumhurbaşkanının rolü yansızlık ve hakemliktir.
Bu nedenle, yasama organına karşı siyasal yönden sorumsuz kılınan
cumhurbaşkanı etkin siyasal bir organ değil, devletin sürekliliğini
sağlayan, devleti ve ulusu temsil eden yansız bir makamdır ve günlük
politikanın dışındadır. Kuşkusuz, her ülkenin özel koşulları anayasası
ile belirlenen rejimine yansımaktadır. Ancak, somut rejim soyut modelde
var olan temel niteliklere uygun olmak zorundadır.”

Cumhurbaşkanı
Sezer, Anayasada da bu zorunluluğa uyulduğunu kaydederek, Anayasa’nın
110. maddesinde, Bakanlar Kurulunun güvenoyu ile göreve başlaması; 111.
maddesinde, başbakanın görev sırasında Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nden güven istemesi; 112. maddesinde Bakanlar Kurulu’nun yasama
organına karşı siyasal yönden sorumlu olması; 98, 99 ve 100.
maddelerinde de, yasamanın Bakanlar Kurulunu denetim yollarının
düzenlendiğini ifade etti.

Sezer, Anayasa’da benimsenen siyasal
sistemin klasik parlamenter rejimin niteliklerini taşımakla birlikte,
cumhurbaşkanının yetkileri yönünden bu sistemden uzaklaşıldığı,
cumhurbaşkanına, iktidar gücüne karşı bir denge ve istikrar öğesi
olarak güçlü ve etkili bir konum verildiğinin görüldüğünü belirtti.

Anayasanın
parlamenter sisteme ilişkin hükümlerini anımsatan Sezer, şunları
kaydetti: “Anayasa’da, parlamenter hükümet sisteminin tipik temel
niteliklerine yer verilmiş; yasama ile yürütme arasında, yürütmenin
iktidar gücünü dengeleyici bir düzenek kurulmuş; cumhurbaşkanı,
anayasal düzeni işletmek ve korumak amacıyla, seçimle işbaşına gelen ve
yasama ile yürütmeden oluşan iktidar gücüne karşı dengeleyici ve
istikrarı sağlayıcı yetkilerle donatılıp güçlendirilmiştir.
Cumhurbaşkanı, bir denge ve istikrar öğesi olarak öngörüldüğü için
Anayasa’nın 102. maddesinde, cumhurbaşkanı seçilirken ilk iki turda üye
tamsayısının üçte iki çoğunluk oyu aranarak, her kesimi temsil edecek
bir cumhurbaşkanı adayı üzerinde uzlaşılması öngörülmüştür. Seçimin
sürüncemede kalmaması için de son iki turda, cumhurbaşkanı seçilebilmek
için üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyu yeterli görülmüştür.
Anayasa’da güçlü bir yürütme erki yaratılırken, yürütme organının hem
siyasal kanadı olan Bakanlar Kurulu, hem yansız kanadı olan
cumhurbaşkanı geniş yetkilerle donatılmıştır. Ayrıca, yine Anayasa’da
Başbakan, eşitler arasında birinci değil, güçlü bir lider niteliğinde
öngörülmüştür. Anayasa’nın 109. ve 112. maddelerine göre, bakanlar
başbakanca seçilmekte, görevden alınmaları önerilebilmekte, yaptıkları
iş ve işlemlerden başbakana karşı sorumlu bulunmaktadırlar.”

Yasa’nın
4. maddesi ile Anayasa’nın 101. maddesi değiştirilerek cumhurbaşkanının
halk tarafından seçilmesine olanak sağlandığını anımsatan Sezer, şöyle
devam etti: “Anayasa’nın parlamenter sistem öngören hiçbir kuralına
dokunmadan yalnızca cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin
öngörülmesi, örneği ve uygulaması duyulmayan yeni bir sistem
getirilmesi anlamına gelmektedir. Çünkü, bu sistem, bir yandan
parlamenter modelden uzaklaşırken, öte yandan da başkanlık ya da yarı
başkanlık modelinin temel özelliklerini taşımamaktadır. Böylesine,
kuramsal olarak ve uygulaması bilinmeyen bir sistemin ne gibi sorunlar
yaratabileceğini kestirmek güçtür. Ancak, yaratabileceği sorunların
rejimi sıkıntıya sokacağı açıktır.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
sierracudi
Admin
Admin
sierracudi


Erkek Mesaj Sayısı : 722
Yaş : 40
Kayıt tarihi : 28/04/07

Sezer’in paketi iade gerekçeleri Empty
MesajKonu: Geri: Sezer’in paketi iade gerekçeleri   Sezer’in paketi iade gerekçeleri Icon_minitimeCuma Mayıs 25, 2007 6:46 pm

Anayasanın, güçlü bir
yürütme içinde güçlendirilmiş bir cumhurbaşkanı modeli öngördüğünü
yineleyerek vurgulayan Sezer, cumhurbaşkanının yetkilerine ilişkin
anayasa hükümlerini anımsattı.

Cumhurbaşkanı Sezer, şunları
kaydetti: “Parlamenter sistem içinde, iktidar gücünü dengelemek için
öngörülen bu geniş yetkiler, halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı
kullanımında çok farklı ve rejim yönünden sakıncalı sonuçlar
doğurabilecektir. Bir yandan güçlü bir başbakan, bir yandan geniş
yetkilerle donatılmış ve halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı
nedeniyle yürütme organı iki siyasal istençten oluşacak, başka bir
deyişle siyasal yönden iki başlı olacak ve yürütme erki sorunlu duruma
gelecektir. Ayrıca, Anayasa’da yansız niteliğiyle bir denge ve istikrar
öğesi olarak öngörülen cumhurbaşkanını halka seçtirmek, böylece yürütme
organının her iki kesimini de siyasallaştırmak cumhurbaşkanını denge ve
istikrar öğesi olmaktan çıkaracaktır. Başka bir anlatımla, devleti
temsil eden cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle,
‘dengeleyici’ yetkileri ‘icrai’ niteliğe dönüşebilecektir.
Güçlendirilmiş yetkilere doğrudan halk istenciyle seçilmiş olmanın
vereceği manevi gücün eklenmesi de, cumhurbaşkanını kolaylıkla siyasal
sistemin egemen öğesi durumuna getirebilecektir. Çoğunluğu oluşmayan
bir parlamento ya da cumhurbaşkanını seçenden daha az bir çoğunluğa
dayanan hükümet karşısında, halk oyunu doğrudan temsil eden
cumhurbaşkanının, ulusal istencin kendisinde oluştuğu bir makam
durumuna yükseleceği, çok daha güçlü bir demokratik geçerliliğe sahip
olacağı; bu durumun ise cumhurbaşkanının yetkilerinin siyasal yönden
kullanımını kolaylaştıracağı açıktır. Ayrıca, egemenliği ulus adına
ancak diğer organlar bağlamında yürütme organı kullanmakta iken, halkın
seçimiyle işbaşına gelen cumhurbaşkanı, Türk Ulusu’nun birliğini temsil
gücünden yararlanarak “yürütme organı” dışında ulusal egemenliği
kullanan bir makam durumuna gelebilecektir.”

Cumhurbaşkanı
Sezer, halkın seçmesiyle göreve gelecek bir cumhurbaşkanının bulunduğu
sistemin, Türkiye Büyük Millet Meclisi karşısında ulusal istenci temsil
yönünden sorun yaratacağının da gözden uzak tutulmaması gerektiğini
belirterek, “Başka bir anlatımla, halkoyu ile seçilmiş cumhurbaşkanı,
ulusal egemenlik ve ulusu temsil yönünden de varolan sistemle
bağdaşmayacaktır” dedi.

Sezer, şöyle devam etti: “Halk
tarafından seçilen cumhurbaşkanının, yine seçimle işbaşına gelen yasama
organı ve yürütme organının siyasal kanadı ile aynı siyasal düşünce ve
görüşte olması dengelenemez bir iktidar gücü yaratılmasına; tersi durum
ise çekişmelere ve devlet otoritesinin zayıflayıp bölünmesine neden
olabilecektir. Devletin ve yürütme organının başı olan cumhurbaşkanı
ile yasama organı arasında tam çatışma ya da tam bütünleşme değil,
‘mesafeli bir uyum’ bulunması gerekmektedir. Cumhurbaşkanının halkoyu
ile seçilmesi, tam çatışma ya da tam bütünleşme sonucunu
doğurabilecektir. Bunun, devlet düzeneğine zarar vereceği açıktır.
Sistem değişikliği yapmadan ya da anayasal sitemi tümüyle ele alıp
gerekli düzenlemeleri öngörmeden yalnızca cumhurbaşkanını halka
seçtirmek parlamenter rejimin özüyle bağdaşmamaktadır.”

Anayasa’nın
102. maddesinde, cumhurbaşkanının gizli oyla seçileceği; 101.
maddesinde de, cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiğinin
kesileceği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ereceğinin
belirtildiğini anımsatan Sezer, böylece, cumhurbaşkanının siyasal
yönden yansız olmasının sağlandığını vurguladı. Cumhurbaşkanının
halkoyu ile seçilmesi durumunda, seçmenin önüne nasıl bir programla
çıkacağı, nasıl bir propaganda ile seçim sürecine katılacağını da
kestirebilmenin güç olduğunu belirten Sezer, Yasa’nın 4. maddesiyle
yeniden düzenlenen Anayasa’nın 101. maddesinde, cumhurbaşkanı
seçilenin, varsa partisi ile ilişiğinin kesileceğine ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyeliğinin sona ereceğine ilişkin kuralın aynen
korunduğunu anımsattı.

Ancak, yapılan düzenlemede, 20
milletvekilinin yazılı önerisi ya da son genel seçimlerde aldıkları
toplam oy yüzde 10’u geçen siyasal partilerin cumhurbaşkanlığına aday
gösterebileceklerinin belirtildiğini ifade eden Sezer, “Bu düzenleme,
milletvekilleri ya da siyasal partiler uygun görmeden cumhurbaşkanı
adayı olunamayacağını göstermektedir. Bu durumu, halkoyu ile seçilmenin
özüyle bağdaştırmak olanaksızdır” dedi.

Sezer, şunları kaydetti.
“Öte yandan, her iki kural birlikte düşünüldüğünde, cumhurbaşkanı
adayının seçimi yapacak halkın önüne siyasal görüntü içinde çıkma
olgusu cumhurbaşkanının yansızlığına gölge düşürecektir. Ayrıca,
cumhurbaşkanı adayını partilerin önermesi de, cumhurbaşkanının
yansızlığı ile bağdaşmamaktadır. Çünkü, halk genellikle kişiye değil,
genel seçimlerde olduğu gibi siyasal partiye oy verecek, cumhurbaşkanı
da seçimini sağlayan partiye olan gönül borcu nedeniyle yansız ve
bağımsız davranamayacaktır. Demokrasilerde halktan yetki almanın yolu,
halkın karşısına siyasal programla çıkmayı gerektirmektedir. Propaganda
yapmadan seçilmek, siyasal parti örgütünden yararlanmadan propaganda
yapmak işin doğasına aykırıdır. Böyle bir yöntemle halkın önüne çıkacak
adayın siyasal konulardan uzak durması olanaksızdır. Bu nedenledir ki,
parlamenter sistem, devlet başkanının yansızlığını sağlayabilmek için
halkoyu ile seçimi öngörmemiştir. Seçim kampanyaları doğası gereği
ulusun iki ya da daha çok kampa ayrıldığı bir ortamda seçilecek
cumhurbaşkanının ulusun birliğini temsil etmesi de olanaksız
denilebilecek kadar güç görünmektedir. Sorumsuzluk durumu, geniş
yetkilere sahip olması, tek başına yaptığı işlemlerin yargı denetimi
dışı bırakılması yanında halk tarafından seçilmesi, cumhurbaşkanının
anayasal sistem üstü bir konuma gelmesine neden olabilecektir. Başka
bir anlatımla, halk tarafından seçilmesi sonucu siyasal prestij
kazanacak cumhurbaşkanının, hukuksal yönden kullandığı yetkileri
siyasal alana kaydırması kaçınılmaz olacaktır. Böylece, yürütme organı
içinde, cumhurbaşkanı ile hükümet arasında yönetim krizi
çıkabilecektir. Bu krizi önleme ya da giderme düzeneğinden yoksun bir
sistem rejime zarar verecektir.”

Cumhurbaşkanı Sezer,
cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin bir sistem değişikliğini
gerektirdiğini belirterek, bunun için kapsamlı bir düzenleme yapılması,
Anayasa’nın değişmesi gereken kurallarının birlikte ele alınıp
değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.

Sezer, böylesine önemli
bir sistem değişikliğinin, uzman akademisyenler, sivil toplum
kuruluşları, meslek örgütleri, siyasal partiler, ilgili kurum ve
kuruluşlar ile kamuoyunda tartışılıp olgunlaştırıldıktan sonra, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde tüm önerilerin özenle değerlendirilerek
yapılmasının en uygun yol olacağını vurguladı.

Sezer, şunları
kaydetti: “Değişikliğin, sistem irdelenmeden yalnızca cumhurbaşkanı
seçimine indirgenmesi, anayasal düzeni sorunlu duruma getirecektir.
Gelecek dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin siyasal yapısındaki
olası değişme de göz önünde bulundurulursa, bu sorunların çözümsüz
kalacağı, bunun da bir rejim çıkmazı yaratacağını söylemek yanıltıcı
olmayacaktır. Anayasalar, toplumsal oydaşmanın sonucu oluşan istikrar
belgeleridir. Bu belgelerin arkasında tarihsel deneyimler ve kamuoyu
baskısıyla biçimlenmiş süreçler vardır. Yapılmak istenen Anayasa
değişiklikleri ise rejim krizinin aşılması, temel hak ve özgürlüklerin
geliştirilmesi, toplumsal gönencin artırılması gibi haklı bir
gerekçeye, kamuoyu isteğine ya da toplumsal uzlaşmaya dayanmamaktadır.
Daha açık anlatımla, getirilmek istenen sistem değişikliğinin haklı ve
kabul edilebilir bir gerekçesi ve gerekliliği yoktur. Parlamenter
rejimden sapma anlamına gelen, devlet ve ulus yaşamında çok önemli
sonuçlar yaratacak bu Anayasa değişikliğinin, temsilde adaletin
sağlanamadığı bir Meclis tarafından ve bu kadar kısa bir süre içinde,
tartışılmadan, olgunlaştırılmadan yapılmasının uzun erimli ve
giderilmesi olanaksız sakıncalar yaratacağı açıktır. Üstelik bu
değişiklik, cumhurbaşkanını seçemediği için Anayasa’nın 102. maddesi
uyarınca ‘derhal yenilenmesi’ gereken bir Meclis tarafından
gerçekleştirilmektedir. Anayasa değişikliğinin gerektiğinde halkoyuna
götürülmesi de göz önünde bulundurulduğunda, hem halkoylamasının, hem
bu oylama sonucuna göre cumhurbaşkanının halk tarafından seçiminin, hem
de genel seçimin neredeyse birlikte ya da üst üste yapılacağı bir
gerçektir. Böylesine önemli bir konunun, bu kadar sıkışık bir süreçte
gündeme getirilmesinin haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olamaz.
Anayasa’nın 96. maddesinin değiştirilip, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, yapacağı seçimler de dahil tüm işlerinde üye tam sayısının
en az üçte biri ile toplanacağının belirtilmesi, Cumhurbaşkanı seçimine
ilişkin kurallarda, bu kadar sıkışık bir süreçte yapılmak istenen
değişikliğin yersizliğini daha açık biçimde gözler önüne sermektedir.”

Cumhurbaşkanı
Sezer, yasa ile cumhurbaşkanının görev süresinin 7 yıldan 5 yıla
indirildiğini; ancak, bir kişiye iki kez cumhurbaşkanı seçilebilme
hakkının getirildiğini de anımsattı.

Sezer, şöyle devam etti:
“İkinci kez seçilme olasılığı, cumhurbaşkanını, kimi siyasal partileri
hoşnut etme, bir siyasal partiyle, özellikle iktidarla özdeşleştirme
yoluna itebilecektir. Bu durum, cumhurbaşkanının yansızlığını
zedeleyecek, birleştirici, istikrar ve denge sağlayıcı işlevini
anlamsız kılacaktır. Öte yandan, cumhurbaşkanının hiçbir baskı ya da
etki altında kalmadan özellikle Anayasa’nın uygulanmasını sağlama
görevini eksiksiz yerine getirebilmesi için ikinci kez seçilme kaygısı
taşımaması gerekmektedir. İkinci kez seçilebilme kaygısı, görev ve
yetkiler yerine getirilip kullanılırken ödün verilmesi ve baskılara
boyun eğilmesi sonucunu doğurabilecektir. Bu nedenle, bir kişiye ikinci
kez cumhurbaşkanı seçilebilme hakkının verilmesinin uygun olmayacağı
değerlendirilmektedir.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sezer’in paketi iade gerekçeleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
mavracilar.niceboard.com :: Haber, Bilgi Paylaşımı :: Haberler, Bilgiler-
Buraya geçin: